Aslında bu konunun birsürü bağlantısı var, yani öyle bunun nedeni şu! diye çözülemiyor. Bebeklerin ağlama nedenleri ve çocukların ağlama nedenleri biraz farklı. Yetiştirildikleri kültüre göre çocukların alışkın oldukları bazı değer yargıları ve alışkanlıklarının kaynağı olan rutinler de etkili. Buradan yola çıkarak çocuklarımızın ve bebeklerimizin neden çok ağladığına bir bakalım.
Bebeğim ağlarken diğer koltuktaki yabancının bebeği neden süt dökmüş kedi gibi?
Öncelikle herhangi bir sağlık probleminin olmadığının anlaşılması gerekiyor, sağlıklı ise; bebeklerin belirli basit ve karşılanmadığı takdirde gözyaşları ile sonuçlanacak fiziksel ihtiyaçları vardır:
~ Ağlıyorum çünkü karnım aç!
~ Altım ıslak, temizle beni...!
~ Acıktttııımmm konuşamıyorum o halde ağlarım dikkat çekmek için!
~ Uykusuzluktan mahvoldum, yeter artık ağlıycam ki belki beni uyutursun!
~ Ağlıyorum çünkü diş çıkartıyorum!
~ Gazım var dayanamıyorum!
~ Güvende değilim, ağlarsam belki beni sarıp sarmalarsın!
Bu ve bunun gibi nedenler bebeklerin klasik ağladıkları nedenlerden. Bunları anlamak ve zamanında müdahale etmek ikinci çocuğunu yetiştiren anne ve babalar için bira daha kolay oluyor. Bebekten gelen bu işaretleri anlamak ve zamanında doğru şekilde ihtiyaçlarını karşılamak onu büyük yönde rahatlatacaktır.
Benim her defasında izlemekten keyif aldığım " Bak şu konuşana! " adlı film geldi aklıma. Bebeklerin konuşamaya başlayana dek dertlerini tek anlatabildikleri yöntem ağlamak. Bu yöntemi farklı kültürlerde büyüyen çocuklar farklı nedenler için kullanıyorlar. Örneğin bir yanda bireyselliğin temel olduğu ve yaşam tarzının bu şekilde geliştiği toplumlarda tek başına oyuncağı ile oynayan bebek/çocuk varken diğer yanda sırf başka bir çocuğun elindeki oyuncak onda yok diye ağlayan ve sürekli üstüne düşülen şımartılan bir bebek/çocuk var. İkinci kategoridekiler tahmin edersiniz ki bizim çocuklarımıza daha çok benziyor.
Kültür'ün Etkisi Büyük!
Çocukların daha çok ağladığı topluluk sadece biz değiliz; genelde Doğu ve Asya'daki yetiştirme tarzı da bu yönde. Bunu yaşadığım Dünya'nın en çok turist alan şehri olan Orlando'da gözlemleme şansım oldu. Uzun eğlence parkı kuyruklarında söz dinlemeyen, başa çıkılamayan çocuklardan çoğunluğu Avrupa veya Amerika'dan olmuyor. Ama bu demek değil ki biz çocuk yetiştirmeyi bilmiyoruz. Sorunun çocuk yetiştirmede disiplin etme tarzımız, sorumluluk paylaşımında babanın fazla yer almaması,toplumun bebek/çocuk ile sosyal ortamlarda olmaya olan yabancılığında kaynaklandığına inanıyorum ben en çok.
Batı kültüründe, bebeklikten itibaren çocuk bir birey olarak ele alınıyor ve farkındalığı ona her seferinde hissettiriliyor. Doğu toplumlarında ise çocuk aktif sosyal hayattan payını çok alamayıp anne ve babasının gözünde de birey olarak görülmez ve onun adına kararlar alınır, onun fikri sorulmadan. "Çocuk aklınla karışma sen!" "Sen bilemezsin!" gibi deyimlerimiz bu yaklaşımın ürünüdür. Ayrıca restaurantlar, parklar, toplu taşıma veya herhangi bir ortamda insanlar ağlayan çocuklu annelere yardım etmektense onu yermeyi tercih ederler. Bu da çocuklu ailelerin kısıtlı sosyal hayatının olmasına ve toplum içinde rahat olmayışına neden olur. Disiplin özellikle de daha önceki yazımda belirttiğim Pozitif Disiplin doğru kurallar ve rutinler ile elde edilir. Kurallara uymaktan kaçınan anne-babasından bunu rol model alan bir çocuk, yeri geldiğimde disiplin konusunda sıkıntı yaşayacaktır. Çocuğun kurallara uymadığından ve bir türlü söz dinlemediğinden şikayetçi olan ebeveynlerde konu aslında verilemeyen disiplinde kilitlenmektedir. 6 senedir yaşamakta olduğum Amerika'da en çok zorlandığım konulardan biri pek çok Türk'ün olduğu gibi kurallara uymak zorunda bırakılmaktı. Burada çocuklar kurallara uyanları günlük hayatında sürekli gördüğü ve kendi de uyguladığı için olmadık yerlerde ağlama krizine girmektense babasının : "bulundukları uçakta herkesin uyuduğuna ve sessiz olması gerektiği " uyarısını daha kolay algılamaktadır.
Toparlamak gerekirse; yazımın başında da belirttiğim gibi; bu sorunun bir tek yanıtı maalesef yok. Fakat bebekler ve çocuklar; (bir hastalığı olmadığı sürece) öncelikle fiziksel ihtiyaçları giderilir sonra da psikolojik olarak rahat oldukları ortam yaratılır ve kendilerini ifade etmelerine izin verilirse daha sakin olacaklardır. Türkiye'de çocuk ile sosyal ortamlarda bulunmak kolaylaştıkça ve ağlayan çocuğa aileler pozitif disiplin yolu ile yaklaştığında bu alışkanlıklar biraz daha değişecektir.